“Emekçi kesimler üzerindeki baskı politikaları kaldırılsın”

Eğitim-Sen Çorum Şubesi Yürütme Kurulu, “emekçi kesimler üzerindeki baskı politikaları kaldırılsın, ülkede adalet sağlansın!” çağrısında bulundu.

Ülkemizin ve emekçi kesimi içerisinde bulunduğu sorunları özetleyen Eğitim-Sen yönetimi, “Hak mücadelesini büyütelim” çağrısını yineledi.

Eğitim-Sen’den yapılan açıklamada; şu ifadelere yer verildi:

“Geçtiğimiz gün X platformuna entegre olarak çalışan yapay zeka uygulaması Grok’un kendisine yöneltilen sorulara küfürlü şekilde yanıtlar vermeye başlamasına bağlı olarak durdurulduğu söyleniyor. Aslında bu durum ülke olarak yaşadığımız, yaşamaya mecbur kılındığımız koşulların ne kadar ağırlaştığının açık bir göstergesi niteliğinde. Bize dayatılan yaşam koşulları son teknoloji ürünü yapay zekanın bile ancak ve ancak küfür yoluyla karşılığını verebileceği bir hal alıyor. Çok acı.

Ülkede hızlı değişimler ardı ardına olmaya başladı. Her geçen gün yeni bir belediye başkanı göz altına alınıp tutuklanıyor. Artık hakkı, adaleti, hukuku tamamıyla yitirdiğimize kanaat etmemizi bekledikleri ve buna boyun eğmemizi telkin eden ağır bir propaganda kulaklarımıza fısıldanıyor. Tüm bunlar bütün tv kanallarında bize izlettirilirken memleketin her köşesinde yangınlar yaşanıyor. Ülkemiz bir barış sürecini yürütüyor, iklim kanunu kabul ediliyor. Binlerce yıllık ordu geleneğine sahip ülkemizin Dünya’nın en güzide ordusuna mensup 12 vatan evladının bu kadarda olamaz dedirtecek bir nedene bağlı olarak şehadet haberi kısa haber başlıklarına konu ediliyor. TBMM Genel Kurulunda emekli aylıkları görüşülürken Meclis Başkanı Genel Kurul’a “burası kahvehane değil” diyerek kahkaha atma uyarısında bulunuyor. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın “insan görünümlü bir organizma” olarak tanımladığı geçmiş dönemlerde milletvekilliği yapmış sosyal medya aktivitelerinden Yeliz adıyla tanıdığımız kişinin Cumhuriyetimizin kurulmasını kanlı bir darbe olarak tanımladığına şahitlik ediyoruz. Yaşananlar yazılmakla bitecek gibi değil.

Tam bir şeyleri konuşmaya başlıyorsunuz bir ses “hukuk herkese lazım” gibi son derece altı boş bir cümleyi savuruveriyor. Bizler biliyoruz ki hukuk insanlık tarihi boyunca herkese lazım olmadı, olmayacak. Hukuk sadece ve sadece emekçi halk kesimlerine ihtiyaç olan bir aygıt. Sadece ve sadece emekçiler hukukun hüküm sürdüğü yerlerde haklarını, can ve mallarını koruyabilirler.

Orman yangınlarını, kaybettiğimiz 12 vatan evladını tam konuşmaya yelteniyorsunuz bir ses “barış sürecindeyiz ya” diyerek barış arayışlarına kuşkuyla yaklaşmamızı telkin ediyor bir şüphe yaratıyor. Bizler biliyoruz ki barış insanlık tarihi boyunca sadece emekçi kesimlerin ihtiyaç duyduğu ve emekçi kesimlerin kendilerini güvende hissedebilecekleri bir koşulu ifade ediyor. Bizler biliyoruz ki barış arayışı can ve mal kaybına neden olmaz. Can ve mal kaybına neden olan şey zalim yönetim anlayışı, yönetilememe hali ve insan hayatının değersizleştirilmesinin getirdiği bir sonuçtur.

İzmir Büyükşehir Belediyesi işçilerinin, kamu işçilerinin, emeklilerin insanca yaşayacak ücret taleplerini, yaklaşan kamu emekçilerinin toplu iş sözleşme görüşmelerini konuşmaya niyetlendiğinizde, aldığımızın neyimize yetmediğinden dem vuran, hangi koşullarda kimlerin çalıştığından haberdar olmamızı telkin eden deli saçması ithamları anında duymaya başlıyoruz. Bizleri bütün emekçileri itibarsızlaştıran bir dilin anında can bulduğuna şahitlik ediyoruz.

Küresel güçlerin küresel ısınmaya neden olarak gösterdiği hayvancılık ve tarımsal faaliyetleri direk etkileyeceği belli olan, yapay gıda üretiminin yolunu açacağı ve kullanımının yaygınlaştırılacağına neden olacağı açıkça belli olan iklim kanunlarını konuşmaya başladığımızda vatanperverlik sloganları atanların hemen türediğine şahitlik ediyoruz. Bizler biliyoruz ki tüm dünyada aynı anda hayata geçirilen iklim kanunları en çok emekçilerin yaşantısına olumsuz etki edecek ve bizler biliyoruz ki bütün vatanları kuranlarda yaşatanlarda yalnızca ve yalnızca emekçilerdir.

Peki bizler emekçiler olarak soralım hakkını alamayan bir sağlık emekçisi, sağlık hakkını kullanmaya gelen bir başka emekçiye bu hakkı sorunsuz sunabilir mi? Hakkını alamayan bir öğretmen eğitim hakkını, hakkını alamayan bir belediye işçisi temizlik görevini, hakkını alamayan bir soğan üreticisi veya bir esnaf vergi ödevini sorunsuz yerine getirebilir mi?

Peki bizler emekçiler olarak soralım hak mücadelesinin yandaş, sarı, ırkçı, faşist sendikalar aracılığıyla bitirildiği bir ülkede orman yangını biter mi? Orman yangınına alet edevat olmadan müdahale etmek zorunda bırakılan itfaiye emekçisinin can kaybı önlenebilir mi? Hak arayışının bitirildiği bir ülkede biz gaz maskesinin bir vatan evladının canından daha kıymetli hale getirildiği bir yerde şehidimiz biter mi?

Hak mücadelesinin tüketildiği Çorum’da Hitit Üniversitesi’nde akademik unvanını elde ettiği halde Kanun gereği Yükseköğretim Kurulundan istenmesi gereken hak edilen kadro ihtiyacı Rektörlük eliyle Yükseköğretim Kurulundan onay alınmadan ve akademik yayınların büyük bir kısmı yok sayılarak hazırlanan Performans İzleme Sistemine dayandırılarak kasıtlı olarak karşılanmayan öğretim elemanı, emekçilerin ihtiyaç duyduğu bilimi üretebilir mi?

Biz emekçiler olarak soralım hak mücadelesinin bitirildiği bir coğrafyada en çok kim ölür açlıktan?

Eğitim Sen Çorum Şubesi olarak bütün emekçi kesimlere çağrımızdır gelin hepimizin ihtiyaç duyduğu hak mücadelesini büyütelim. Gelin hep bir ağızdan haykıralım ‘kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’ diyelim.”

Etiketler:
Paylaş:

Diğer Yazılar

Yorum Yap