“Halktan bağış değil, servetten vergi”
Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Cafer Gökmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan, koronavirüs tedbirleri kapsamında halktan bağış istenmesine tepki gösterdi.
Korona virüs salgını tedbirleri kapsamında, faaliyeti zorunlu olanlar dışındaki işletmelerde çalışanların ücretli izne çıkarılması, işten atılmaların yasaklanması ve fatura ödemelerinin ertelenmesi beklenirken Cumhurbaşkanı’nın “Ulusa Sesleniş”inden emekçilere, salgının yükünü omuzlamak çıktığını belirten Gökmen, “Her fırsatta Türkiye’nin bir kabile devleti veya çadır devleti olmadığını vurgulayan iktidar, tıpkı bir kabile devleti gibi halka avucunu açmaktadır” dedi.
Salgının ilk günlerinden beri iktidarın; meslek örgütlerinin, sendikaların, siyasi partilerin ve uzmanların önerilerini dikkate almadığını, alınacak önlemler konusunda bu toplumsal kesimlerin önerilerine ve işbirliğine açık olmadığı gibi çözümü herkesin kendi OHAL’ini ilan etmesinde bulduğunu kaydeden Gökmen, “Bu süreçteki emekçi mağduriyetlerinin üstünden atlanırken sermaye gruplarına olağanüstü ayrıcalıklar tanınarak kaynaklar aktarılmaya devam etti, taahhütler verildi. Halkın tasarruflarından oluşturulan fonlar, devletin ihtiyat akçası, toplanan vergiler şimdiye kadar her kritik dönemde tekellerin ve yandaş sermayenin rahatlatılmasına kullanılmıştı aynı çizgi istikrarlı bir biçimde şimdi de takip ediliyor” ifadelerini kullandı.
“SALGINLA MÜCADELE SORUMLULUĞU HALKA YIKILDI”
Halktan aldıklarını tekellere ve yandaş sermaye gruplarına dağıtarak gelinen noktanın Erdoğan’ın ilan ettiği yaygın bağış kampanyası olduğunu söyleyen EMEP İl Başkanı Gökmen, şunları söyledi:
“Böylece bir kez daha halkın sırtına ağır bir yük bırakılmaktadır. Karar alma sorumluluğunu kimseyle paylaşmayan, halkın taleplerine kulağını tıkayan tek adam yönetiminin yeni dayatması salgınla mücadele sorumluluğunu halka yıkmaktır.
Yeniden hatırlatıyoruz, bugün salgın nedeniyle çalışma hayatında yaşanan sorunların çözümü kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin, zorunlu yıllık izin değildir. Bu badire halka gönüllü salma çıkarmayla da atlatılamaz. Türkiye’nin bir çadır devleti ya da kabile devleti olmadığını iddia eden iktidar mensupları bugün tam da kabile devleti yöneticileri gibi davranmakta ve halka avucunu açmaktadır.
KAYNAKLAR DOĞRU TERCİHLERLE,
HALKIN İHTİYAÇLARI İÇİN KULLANILMALIDIR
Kaynak aranıyorsa; halkın çıkarlarıyla, ihtiyaçlarıyla hiçbir ilgisi olmayan Kanal İstanbul gibi israf ve yıkım projelerinden vazgeçilmelidir. Sarayın ve bürokrasinin şatafat israfı açıktır ve bu israfa son verilmelidir. Gerekli kaynak için halkın sırtından beslenen; milyonlarca liralık vergi ödemeleri affedilen, teşvik, destek vb adlar altında sürekli beslenen sermaye elini taşın altına koymalı; üretim ve hizmetler çalışanların hak kaybı olmadan durdurulmalıdır. Halk nasıl kazandığı ve harcadığı her kuruş için vergi ödüyorsa bu kesimler de halka olan borcunu ödemelidir.”