Çorum Mercek Haber

Kadınlar, “şiddete hayır” dedi…

Kadınlar, “şiddete hayır” dedi…

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Gününde kadınlar eşitlik ve özgürlük için sokaklara indi.

Çorum Kadın Platformu tarafından Çorum Park önünde kitlesel basın açıklaması yapılarak, “şiddete hayır” haykırışı yapıldı.

Şiddete karşı yaşamı savunmak amacıyla düzenlenen etkinliğe aralarında CHP, Emek Partisi, HDP’nin de yer aldığı siyasi partiler ile demokratik kitle örgütlerinden de destek geldi.

“Şiddete Hayır” yazılı bez pankart açan kadınlar, ellerini boyayıp bez üzerine basarak kadına, çocuğa şiddete hayır dedi.

Yaşadıkları eril şiddet sonucu hayatını kaybeden kadınların maskeleri takılarak kısa hayat hikayelerinin okunduğu eylem sırasında onların anısına yaptırılan sembolik maket önünde anma yapıldı.

Erkeklerin de destek verdiği eylem sırasında; “yaşasın kadın dayanışması”, “cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!”, “hiç kimsenin namusu olmayacağız!”, “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz.!”, “kadınız, anayız, barıştan yanayız!”, “eşitlik olmadan, adalet olmaz!”, “ölümden değil, yaşamdan yanayız!” şeklinde sloganlar atıldı.

Kadınlar ayrıca düdük ve ıslık çalarak şiddeti protesto etti.

Çorum Kadın Platformu adına bir açıklama yapan Nurcan Hasırcı Doğan, kadına yönelik her türlü şiddeti önleyen ve kadınları koruyan yasal düzenlemelerin acilen yapılmasını talep etti.

Nurcan Hasırcı Doğan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“EŞİT VE ÖZGÜR” YAŞAMAK İSTİYORUZ!

“Neredeyse günde iki kadın, genellikle de en yakınındaki erkekler tarafından, öldürülmektedir. Son 17 yılda bu rakam ne yazık ki, 15 binin üzerine çıkmıştır.  Sadece Eylül ve Ekim ayında 86 kadının katledildiğini görüyoruz. Kırıkkale’de eski eşi Fedai Baran tarafından defalarca bıçaklanarak 10 yaşındaki kızının gözleri önünde katledilen Emine Bulut’un “ölmek istemiyorum” haykırışı tüm kadınların haykırışıdır.

AKP’nin cesaretlendirdiği eril zihniyetin beslediği bu cinayetlerde, katilleri koruyan, cezasız bırakan eril yargı suç ortağıdır.

Her gün yüzlerce kadın evde, işte, sokakta, erkek şiddetine maruz kalmakta ya da şiddet tehdidi altında ölümle burun buruna yaşamlarını sürdürmektedir. Her yer, her mekân kadınlar için şiddet ve cinayet mahalline dönüşmüş durumdadır. Kadınların hiçbir can güvenliği olmadığı böylesi bir atmosferde, kadına yönelik şiddeti önleme, kadınları koruma yerine mevcut mekanizmaları dahi yok eden iktidar, erkek-devlet şiddetinin boyutunu gözler önüne sermektedir. Son dönemde kadın kazanımları sistematik olarak gasp edilmekte, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı her alanda saldırı geliştirilmekte, kayyum atanan belediyelerde şiddete uğrayan kadınların başvuru merkezleri kapatılmaktadır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde en önemli iki yasal araç olan, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Ailenin ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun iptal edilmek istenmektedir.

Tüm bu saldırıların yarattığı sonuç, daha fazla kadının şiddete uğraması, öldürülmesi, daha çok çocuğun istismar edilmesi olmaktadır.

SAVAŞTAN EN ÇOK KADINLAR ETKİLENİYOR!

Tüm savaşlarda olduğu gibi, Ülkemizde ve Ortadoğu’da süren savaşın da, yaşamsal, ekonomik ve ekolojik bedeli ağır olmaktadır. Savaş demek kadınlar için, ölüm, şiddet, tecavüz, yoksulluk demektir. Savaştan kaçarak sığındıkları ülkelerdeki kamplarda kalan kadınların fuhuşa zorlandıkları, Türkiye gibi ülkelerde ikinci, üçüncü eş olarak satıldıkları çarpıcı bir o kadar da acı bir gerçekliktir.  Savaştan şiddetten kaçarak başka ülkelere sığınan kadınları; ucuz işgücü olmak, başta sağlık olmak üzere temel hizmetlere ulaşamamak, yoksulluk, yurtsuzluk, geleceksizlik, umutsuzluk, ayrımcılık ve bunların yarattığı psikolojik yıkım beklemektedir.

KADINLAR MÜCADELEDE KARARLI

Kadınlar, şiddete, sömürüye karşı, yaşamın özgür özneleri olma mücadelesini uzun yıllardır ve aralıksız bir biçimde sürdürmektedir. Kadın hak ve özgürlüğüne dair bugün ne varsa tümü bu mücadelenin sonucudur. Kadınlar bugün de bu kararlı mücadeleyi sürdürmektedir. Nitekim kadın emeğinin gaspı ve bedeninin denetimine dayalı, tarihsel arka planı çok güçlü eril zihniyetin kadınlar üzerinde kurduğu sistematik tahakkümü kırmanın tek yolu yine sürekli ve örgütlü kadın mücadelesini yükseltmekten geçmektedir. Dünden bugüne dünyanın dört yanında kapitalist ataerkil sisteme karşı gelişen ve kazanıma ulaşan tüm direnişlerde kadınların en önde yer alması bunu kanıtlamaktadır.

Bu 25 Kasım’da  kadınlar olarak, artarak devam eden kadına yönelik her türlü şiddete ve bu şiddeti besleyen zihniyet ve politikalara karşı, Emine Bulut’un “Ölmek İstemiyoruz!” haykırışıyla alanlardayız. 

Tüm kadınları; kadına yönelik her türlü şiddete, kadın cinayetlerine, savaşa, ekonomik krize, cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa, sömürüye, otoriterliğe karşı; Mirabel kardeşlerin mücadelesini büyütmeye,  örgütlenmeye, alanlarda olmaya çağırıyoruz! Bir kişi daha eksilmeyeceğiz!

TALEPLERİMİZ:

– Kadına yönelik her türlü şiddeti önleyen ve kadınları koruyan yasal düzenlemeler acilen yapılmalı,

– Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulmalı,

– İş yerinde şiddeti, ayrımcılığı ve mobbingi önleyen düzenlemeler yapılmalı,

– Kadın istihdamında tek seçenekmiş gibi sunulan esnek-güvencesiz-kayıtdışı ve taşeron çalıştırmaya, kiralık işçilik uygulamasına son verilmeli,

– Bütçede, eğitimde ve her türlü yasa ve uygulamada toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınmalı,

– Kapatılan kamu kreşleri açılmalı, kadın veya erkek olduğuna bakılmaksızın en az 50 çalışanın bulunduğu iş yerlerinde gündüz bakım evi ve kreşler açılmalı,

– Grevli toplu sözleşme hakkı, sendikal hak ve özgürlüklerimiz önündeki engeller kaldırılmalı,

– Doğum izinleri 24 haftaya çıkarılmalı, devredilemez babalık izni düzenlenmeli, süt izninin kullanımı önündeki keyfi engeller kaldırılmalı ve ücretli-ücretsiz doğum izninden dönen kadınların statü kaybı yaşaması engellenmeli,

– Eşit işe eşit ücret sağlanmalı,

– Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikaları son bulmalı. Eşit ve özgür biçimde bir arada yaşamın sağlanacağı demokratik koşulların oluşması sağlanmalı,

– KHK’ler iptal edilerek haksız hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçiler görevlerine iade edilmeli,

– Eğitim alanı başta olmak üzere kamusal alanın tümüne yayılan dinselleştirme politikalarından vazgeçilmeli, kadın özgürlüğünün önemli dayanaklarından birisi olan laiklik ilkesi güçlendirilmeli,

– Kadınlardan yana imza atılan uluslararası sözleşmelerin gereklikleri yerine getirilmeli,

– 8 Mart ücretli izin günü sayılmalı.”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ