“Eğitimi gericileştirdiler”
Eğitim-İş Sendikası Çorum Şube Başkanı İlhan Yaşar, 17 yıllık AKP iktidarı süresinde Atatürk devrim ve ilkelerinin olanca hızıyla yok edildiğini belirterek, “laik ve bilimsel eğitim askıya alınıyor, tarikat ve cemaatlerle yapılan anlaşmalar, diyanetle yapılan protokollerle eğitim olabildiğince dinselleştiriliyor, olabildiğince gericileştiriliyor” dedi.
Eğitim-İş’in Cumhuriyetin kuruluşunun 96. yılı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile sendikanın 14. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında düzenlediği “Cumhuriyet Yemeği”nde bir açılış konuşması yapan İlhan Yaşar, “Karanlığa alışanların güneşi dahi karartmaya çalıştığı şu günlerde kurtuluşun emek ve sınıf mücadelesi veren güçlerin dayanışmasından geçtiğine inancımız devam etmektedir” ifadesini kullandı.
Yaşar, konuşmasında şunları söyledi:
ÖZEL OKULLANDA OKUYAN ÖĞRENCİ SAYISI 8 KAT ARTTI
Mustafa Kemal Atatürk’ün “en büyük devrimim” dediği, aydınlama devrimimiz “kimsesizlerin kimsesi” laik cumhuriyetimizin 96. yılını kutluyoruz. Ulusumuzun Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
Aynı zamanda TÖS’ten, TÖB-DER’den sonra Mustafa Necati’nin devrimciliği, Köy Enstitüleri’nin ruhu, Fakir Baykurt’un örgütçülüğüyle, küllerinden yeşeren sendikamız Eğitim-İş’in de 14.yılını kutluyoruz.
Maalesef bir yandan Cumhuriyetin kuruluş yıldönümlerini kutlarken daha önceki iktidarlarda başlasa da 17 yıllık AKP iktidarı süresinde Atatürk Devrim ve İlkeleri gözlerimizin önünde olanca hızıyla yok ediliyor; laik ve bilimsel eğitim askıya alınıyor, tarikat ve cemaatlerle yapılan anlaşmalar, diyanetle yapılan protokollerle eğitim olabildiğince dinselleştiriliyor, olabildiğince gericileştiriliyor.
Eğitim 17 yılda 7 bakan ve 15 sözde köklü değişiklikle içinden çıkılmaz hale getirildi. Bu sürede MEB’in tek hedefi gerek müfredat değişiklikleriyle mevcut okullar, gerekse yeni açılan okullarla eğitimi imam hatipleştirmek olmuştur. Gelinen noktada bir yanda kalabalık sınıf mevcutları, diğer yanda yönlendirme, teşvik ve kayırmayla boş kalan imam hatip okulları. Güler yüzüyle birçoğuna umut dağıtan Sayın Milli Eğitim Bakanı bu gerçekleri hala görmezden gelerek inatla imam hatiplerin dolduğunu söylemek bir yana “dava” diye nitelediği imam hatipleşme politikasına katkı verenlere “teşekkür borcu” olduğunu dile getirebilmektedir.
Bütün hukuk normları eğitimin ekmek ve su gibi bir insan hakkı olduğunu söylese de, Sayın Bakanın güler yüzüne rağmen eğitim özelleştirilerek, ticarileştirilerek, para ile alınıp satılan meta haline getiriliyor, yetmiyor yerelleştiriliyor, gericileştiriliyor, dinselleştiriliyor. Özel okulların resmi okullara oranı 2003’te yüzde 2 iken, 2019’a gelindiğinde bu oran yüzde 25’e yükselmiştir. Özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 17 yılda 8 kat artmıştır. Bu da göstermektedir ki iktidar artık kamusal eğitimi kendisine yük görmekte ve açıkça özel sektöre pazarlamaktadır.
EĞİTİM-İŞ BÜTÜN EMEKÇİLERİ BİRLEŞTİRECEK
Karşı devrimcilerin dillerinden düşürmeyip cumhuriyete karşı kullandıkları bir propaganda malzemesi vardır:”Karneyle ekmek dağıtım.” Oysa 1941 yılında İstanbul’da ekmek karneye bağlanırken, “Ekmekten kısabiliriz ama mektepten kısamayız.” diyebilen bir bakandan ve “Cumhuriyet’in kurucu iradesinin” eğitime bakışından haberleri var mıdır acaba?
Yalnız eğitim değil Türkiye’de demokrasi de zorlu bir süreçten geçmektedir. İktidar eliyle inatla sürdürülen yanlış dış politikalar nedeniyle ülkemiz mülteci akınına uğramış, terör tehdidine karşı sıkça sınır ötesi harekât düzenler hale gelmiştir. AKP’nin yanlış ekonomi politikaları nedeniyle yaşanan ekonomik krizin faturası, gelen zam ve vergilerle emekçilerin sırtına sarılmaktadır.
Bizler biliyoruz ki, kapitalizm kendisini kurtarmak için sermaye ile emekçilerin işbirliğini “birbirimize ihtiyacımız var” ya da “aynı gemideyiz” söylemleriyle sendikaları kendilerine bağlamaya çalışırken, hak arama mücadelesinde ise emekçileri kendi içinde gerek yasal gerekse suni nedenlerle bölse de Eğitim İş Cumhuriyet değerleri ve alın teri çerçevesinde bütün emekçileri birleştirmeye inatla devam edecektir.
TOPLU GÖRÜŞME MASASINI TOPLU GÜLÜŞME MASASINA ÇEVİRDİLER
Bizler ilk günden itibaren terörün her türlüsünün karşısında olduk, terörden fayda umanlar kadar ırkçılıktan beslenenlerin de karşısında durarak; barışın ve dostluğun yolundan hiç ayrılmadık.
Bize göre ayrımcılık, bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik olguları fırsatçı bir hastalık olduğu kadar emekçilerin ve sınıf sendikalarının da can düşmanıdır, eğer mücadele edilmezse emek örgütleri olan sendikalar yalnızca pazarlık güçlerini kaybetmekle kalmayıp sınıfsal bakışlarını da kaybetmektedirler. Bu nedenle ülkemizde sınıfsal bakışı olmayan hatta sınıfsal mücadele karşıtlığı üzerine kurulan sendikalardan dik bir duruş beklemek hayalcilik başka bir şey değildir. Daha birkaç ay önce sözde “toplu görüşme” masasını “toplu gülüşme” masasına çeviren yetkili olduğu halde etkili olamadığı için emekçileri yıllardır komik zamlara mahkûm eden sözde sendikaların durumu başka nasıl açıklanabilir.
Bizler bu mücadeleye aydınlanma devriminin en güçlü neferi olan Dr Reşit Galip’in dediği gibi “Devrimlerimizi her yerde, herkese karşı ve her şeye karşı savunacağız. Gerekirse babalarımıza ya da çocuklarımıza karşı bile…” savunacağız kararlılığıyla başladık ve devam ediyoruz. Emperyalizmle, faşizmle, burjuvaziyle ve gericilikle mücadelede sarsılmadan sergilediğimiz dik duruşu, mirasçısı olduğumuz devrimci mücadele geleneğinin omuzlarımıza yüklediği sorumluk olarak görerek, verdiğimiz emek ve sınıf mücadelede karşımızda hep: iktidar işbirlikçilerini, sözde milliyetçileri, sözde demokratları, sözde aydınları-aydınlanmacıları bulduk ama yolumuzdan asla dönmedik.
Dün bizleri Cumhuriyet ve Atatürkçülük üzerinden sendikacılık yapmakla suçlayan, “2.cumhuriyetçiler”, “yetmez ama evetçiler”, “sözde sendikacılar” şimdi gazetelere boy boy ilanlar vererek Atatürkçü ve cumhuriyetçi rollere bürünüyorlar. Çok inandırıcı olmasa da ne mutlu ki bizlere bazılarına emek ve sınıf mücadelesinin, demokrasi ve vatan mücadelesinden ayrılamayacağını öğretebildik. Ne mutlu ki bizlere bazılarının bayrak korkusunu, İstiklal Marşı alerjisini atlatmalarını sağladık.
Kimse unutmasın Eğitim İş için Fakir Baykurt’un “Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir” sözü hala kilit noktadadır.
Karanlığa alışanların güneşi dahi karartmaya çalıştığı şu günlerde kurtuluşun emek ve sınıf mücadelesi veren güçlerin dayanışmasından geçtiğine inancımız devam etmektedir.”